3 Ağustos 2009 Pazartesi

SÜPER KUPA 2009

SÜPER KUPA 2009


Geçen yılın lig ve Türkiye Kupası şampiyonu Beşiktaş bu başarıları taçlandırmak için Olimpiyat Stadı’ndaydı. Fenerbahçe ise 26 yıllık Türkiye Kupası hasretine taş koyan Beşiktaşı yenerek hem rövanşı almak hemde lige hazır olduğunu ispatlamak için gelmişti.

Maçın geneline baktığımızda hafta içinde Macar Temsilcisi Honved’i rahat bir futbol ve 5-1 gibi farklı bir skorla geçen Fenerbahçe’nin lige daha hazır olduğunu gözlemledik. Beşiktaş’ın yeni transferleri Fink ve İsmail maçın genelinde etkili futbollarıyla göz doldurdular. Özellikle İsmail ofansta rakibi çok bunalttı. Fink ise tam bir görev adamı olduğunu belli etti. Sadece biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu gördük.

Fenerbahçe ise Özer Hurmacı ve Mehmet Topuz oynamasına Roberto Carlos tribünlerde oturmasına rağmen Beşiktaş’ı orta sahada presiyle bunalttı. Bu bölgedeki Ernst çok çalışmasına rağmen defans ve orta sahadan yeterli desteği alamadığı için çok yoruldu yeterince de etkili olamadı. Geçen yıl taraftara saç baş yolduran Daniel Guıza ise bu yıl formuyla çok canlar yakacağının sinyalini verdi.

Emre Belözoğlu’nu fazla kilolarından arınmış ve ofansta rakip azaltan bir pozisyonda gördük. Formda zamanlarındaki etkili futbolunu hatırladık. Özetle Beşiktaş futboluyla daha lige ve şampiynlar ligine tam olarak hazır olmadığını belli ederken Daum’la sezona fırtına gibi giren Fenerbahçe ise şampiyonluğun ve Avrupa Ligi’nindeki iddialı olduğunu gösterdi.

Bu sene Elonalu , Keitalı Galatasaray , Finkli İsmail Köybaşılı Beşiktaş , Brezilyalıları , Mehmet Topuzlu Özer Hurmacılı Fenerbahçe ile yeni transferleri göz dolduran Trabzonspor takımlarıyla çok renkli bir ligimiz olucak. Hasretle bekliyoruz.

31 Temmuz 2009 Cuma

TRANSFER SEZONU 2009

TRANSFER SEZONU


Transfer sezonunda bombalar patlamaya devam ediyor. Real Madrid’ in Kaka , Christiano Ronaldo atağına Barcelona’da Zlatan İbrahimoviç Etoo takasıyla karşılık verdi . Bazı takımlar astronomik rakamlarla yıldızlar alırken mütevazi bütçesi olanlar kiritik noktalara takviyelerle yetindi.

Turkcell süper liginde ise Galatasaray ve Fenerbahçe yaptıkları transferlerle parmak ısırttılar. Mehmet Topuz, Özer ve Brezilya ekolünden iki kaliteli isim alan Fenerbahçe ile Elano, Keita gibi isimleri alan Gatasarayın yanında İsmail Köybaşı’na 5 milyon euro veren Beşiktaşın transferleri çok sönük kaldı.

Trabzonspor senelerdir takımda oynayan ve sürekli gündemde olan Hüseyin Çimşirle yollarını ayırdı. Liberoya Tjikuzu,Kanat oyuncusu olarak Engin Baytar , 10 numara Zafer Yelen transferlerini yaptı. Tjıkuzu ve Baytar transferleri oyuncuların kalitelerine rağmen önceki dönemlerdeki davranışları nedeniyle terettüdle karşılanmıştı. Ancak hazırlık maçları gösterdiki alınan oyuncular takımdaki önemli eksiklikleri kapatacaklar.

Geçen yılın flaş takımı Sivas yabancıların hemen hepsini yolladı. Tum, Bilica, Sylaa, Diallo ve Balili gitti. Yerine Ersen Martin, Uğur Kavuk gib isimler alındı. Ancak gerek hazırlık maçlarında gerekse 5-0 lık Anderlect maçında görüldüki takımın ahengi tamamen bozulmuş. Mevcut görüntü içinde Sivas’ın işi çok ama çok zor…

Onun dışında Kayseri, Bursa ve Eskişehir yaptıkları transferlerle lige renk getireceklerini ve üst sıralara çıkacaklarını iddia ediyorlar….

Ligin başlamasına az kaldı…. Hep birlikte kimin neler yapabileceğini hep birlikte göreceğiz.

30 Temmuz 2009 Perşembe

KİTAP OKU(MA)MA ALIŞKANLIĞIMIZ

KİTAP OKU(MA)MA ALIŞKANLIĞIMIZ


Yapılan bir araştırma gösterdi ki ülkemizde yılda 6 kişiye bir kitap düşüyor. Yani 10-12 milyon civarı bandrollü kitap satılıyor. Bir kişiye bir kitap bile düşmüyor. Oysa Japonya’da 18-19 kitap düşüyor. Aradaki fark aslında gelişmişlik düzeyimiz kadardır.

Şimdi 10 milyon kitap satılması 10 milyon kitap okunduğunu göstermez dediğinizi duyar gibiyim. Yani bir kitabı bir kişi alırsa daha çok kişi okur bir ölçüde doğrudur bu ama 15 milyon öğrencisi olan bir ülke için çok ama çok azdır.

Geçenlerde gazetede bir haber okumuştum. Ülkemizde yılda 12 milyon cep telefonu satılıyor. Ortalama fiyatı 200-300 lira olan telefona parayı verirken titremeyen eller kitaba 10 milyonu çok görüyor.

Bu neden bugün gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olduğumuzu da anlatıyor. Okumayan ,düşündüklerini ifade edemeyen kendini geliştiremeyen toplumlar her yıl milyarlarca doları teknoloji için yurtdışına akıtmak zorunda kalıyorlar. Bizde okumadığımız için ülkemiz sularla, rüzgarla dolu olmasına rağmen enerji için sadece doğalgaza 8 milyar dolar ödüyoruz.

Okumadığımız için insanlar birbirini ifade edemiyor. Edemeyince kavgalar tartışmalar hiç yüzünden cinayetler işleniyor. Anneler çocuklarını anlamıyor, çocuklarda kendilerini ifade edemiyor.

Medyanın yanlış yönlendirmeleriyle gençlerimiz tüketim toplumu haline getirilmiş. Makyaj yapmayı, pop müzik dinlemeyi, en son model cep telefonu almayı sokaklarda amaçsızca gezmeyi okumaya tercih ediyorlar. Bunda maalesef ailelerinde büyük etkisi var. Gerçi kendileri böyle bir alışkanlık edinmemiş ki çocuklarına neyi nasıl öğretsin. Komşuluğa gittiğimde çok güze evler gördüm her yeri nakış gibi işlenmiş evler ama çoğunun içinde bir kitap bile yok.

Oysa dinimizin ilk emri “ Oku” dur. Buna layık olalım . Okuyalım okutalım. Yaşımız şu olmuş bu olmuş demeden her anımızda kendimizi geliştirelim.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

NEDEN BÖYLEYİZ ?

Geçen yıl Ramazan Bayramında aile ziyaretleri yapıyorduk . Annemin köyüne gittik hazır gitmişken uzaktan akrabası olan ve onu ameliyat eden doktorun evine de uğrayalım dedik. Eve gittiğimizde doktor evde değildi. Ama babası ve annesi evdeydi. El öpme faslı derken oturduk evde biraz.
Derken bu arada doktorun oğlu geldi. Dedesi yanında oturduğu torununun özenle başını okşadı. Torunu dediğim Ankara’da üniversitede okuyor. Öyle güzel davrandı ki torununa içimden işte dedim aynı uzun zaman önce vefat eden dedemin bizi sevdiği gibi seven bir dede daha . Helal olsun araya hiç mesafe koymuyor. Neredeyse güreş bile tutacaklar. Sonra bize babasının doktor olmasından dolayı çoçuklarına baskı yaptığını torununun istememesine rağmen 1 sene tıp fakültesinde okuduğunu sonra yeniden bilgisayar mühendisliğini kazandığını söyledi.
Sonra çaylarımızı içerken eve 2 genç kız girdi. Hemen Dedenin yanlarına geldiler. Elini öptüler. Ama dede onlara uzaktan sarılmış olmak için sarılıyor gibi yaptı. Bende bu itibarla komşunun çocukları olduğunu bayramlaşmak için geldiklerinin dedenin de bunun için
soğuk davrandığını düşündüm. Ancak daha sonra konuşmalar esnasında dedenin az önce nazlayıp kucakladığı sevdiği erkek torununun ablaları olduğunu öğrendim. Araya devlet dairelerindeki gibi bir resmiyet koymuştu dede. “ Babanı ara evde misafir var gelsinler” dedi sanki komutan askere emrediyormuşçasına.
Bu olay benim çok garibime gitti. Aslında yöremizde maalesef kız çocukları hor görülüyor. Ne okumalarına izin veriliyor, ne doğru dürüst ilgi görüyorlar ne de mirastan erkekler kadar pay alabiliyorlar. İşin garip tarafı kızın teyzesine bu durumu söylediğimde oda garip bir kabullenmişlikle erkekleri haklı gördü.
Benim bir babaannem hiç okuma yazma bilmedi . Diğeri kendi çabalarıyla okuma öğrendi. Annem dayılarıma bakmak için ilkokulu bile zorla bitirdi. 40 yaş civarı çoğu bayan akrabamda okutulmadı.
Neden böyleyiz? Bu neden oluyor kız çocukları daha yeni yeni okumaya başladılar. Ama hala 2-3 kızı olan erkek çocuk yapmak için sayıyı 7-8 e çıkarıyorlar. Bu dinimizde mi var? Hayır Peygamberimiz eve gelince önce kız çocuklarını severdi onlar daha mahzun diye. İlk önce onlara hediye alırdı. Eski Türk adetidir desek kadın hem anne hem eş olarak çok önemli bir yere sahipti. Bu ancak Arapların adetlerine dayandırabilir. Kadınlara kız çocuklarına bir tek onlar bu adar zalim oluyorlardı çünkü.
Buna rağmen sonra aynı baba yatağa düşünce hasta olunca gelsin hemen kız. Neden çünkü gelin el kızıdır neden baksın ona derler. Yetiştirirken ayrımcılık yap ondan olan çocuklara bile iyi davranma sonra hasta olunca kı baksın de.

Neden böyleyiz? Ne oldu bizlere ?